Rasim Özdenören’in Ardından…
Paylaş:

Rasim Özdenören’in Ardından…

24.07.2022-Pazar

Saa:14:00

Metro ile Rasim abinin cenazesine giderken karmaşık duygular içerisinde bu satırları yazıyorum.

Üzüntümüz had safhada… Ne yapsak faydasız artık.

Boşluğu ne kadar doldurulabilir?

Bilemiyorum!

Yeni bir Rasim Özdenören doğar mı?

Meçhul…

Kolay yetişmiyor bir insan.

Bunu çocuklarımıza anlatabilecek miyiz? Geride bıraktığı külliyattan ne kadar faydalanabiliriz? Yeni kuşaklar ne kadar kıymetini bilecekler?

Zihnimde deli sorular dolaşıyor.

Sahi bütün bunları kime yazıyorum?

Kim okuyacak veya duyacak?…

Bir farkındalık oluşturabilir miyiz sahi?…

Yoksa çok mu geç?…

Rasim Özdenören’in vefatı bir muhasebe olarak önümüzde duruyor. Özellikle de bizim kuşak için, yani Kayıp Kuşak…

Ben hala bu kuşağa kayıp demekte ısrarlıyım. Bürokraside, siyasette, ticarette… kaybolmuş. Var ama yok!… O nedenle kayıp…

(…)

Ortaokul yıllarında ismine aşina oldum Rasim abinin. Nedense ona hep abi demek geliyor içimden. Bir abi gibiydi çünkü. İlgiliydi herkesle. Kimseyi boş çevirmezdi. Alçak gönüllü, mütevazı, içten, sevecen, insan canlısı…

1980’li yıllardı…

Dikkatimi ilkin Müslümanca Düşünmek Üzerine Denemeler kitabı çekti. Daha sonra Gül Yetiştiren Adam, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, Kafa Karıştıran Kelimeler, Yaşadığımız Günler…. Sonraları ise yazıları, hikâyeleri bir bağımlılık oluşturdu adeta. Derken lise ve üniversiteli yıllarda da bir gölge gibi peşimi bırakmadı Rasim abi ve nerede bir yazısını bulsam heyecanla okudum hep.

Kitaplarını hep özlemle bekledim. İlk fırsatta edinip okudum.

Sanırım 2006 yılıydı.

 

Rasim Özdenören abi ve muhterem eşi Ayşe abla ile bir sempozyum vesilesiyle Adıyaman’da birkaç günü birlikte geçirdik. Rahmetli Erdem Bayazıt da vardı. E. Nazif Gürdoğan, Kenan Gürsoy, İsmail Kıllıoğlu da… Hoş bir aile tablosu vardı. Bizden biriydi Rasim abi. Hayranlığım daha da arttı. Sade bir yaşam ve mütevazı bir duruşa sahip olduğunu yakından müşahede ettim.

Evet alçakgönüllüydü. Lakin sözünü sakınmazdı hiçbir zaman. On ikiden hedefine saplardı. Kıyasıya tartışırdı yeri geldiği zaman.

Daha sonraki yıllarda da Rasim Özdenören o vakur duruşunu hiç kaybetmedi. Hep üretti, örnek oldu. Otuzun üzerinde esere imza attı. Bir o kadar da konferans, sempozyum… benzeri etkinliklerde yer aldı. Bizim kuşağın üzerinde ciddi emekleri var. Bizden önce ve sonrakilerinin üzerinde de…

Onu Rilke’ye, Dostyevski’ye benzetenler var. Ne alaka!… Kimseyle kıyasa ihtiyacı yok onun. O, Rasim Özdenören… Bizden biri…

O şimdi dünya sürgününü tamamladı ve göçünü toplayıp gitti. Anlaşılan onu çok özleyeceğiz.

Şüphesiz ki geride güzel hatıralar bıraktı. İmreniyor insan o hayata, duruşa, üretkenliğe, sadeliğe, alçakgönüllülüğe…

Ne yaparsın!… Dünya fani ve sırası gelen beyaz atlara binip gidiyor.

Anlaşılan onu çok özleyeceğiz.

Saat 16:00

Şimdi Eyüp Sultan meydandayım. Henüz bir saat var ezana ama meydan yoğun güvenlik önlemleri altında kontrollü bir şekilde doluyor. En son Mevlana İdris’i yol etmiştik bu meydanda. Daha önce Ahmet Kekeç abimizi… Son bir yılda ne de çok dosta veda etmişiz; Sezai Karakoç, Bülent Parlak, Hayrettin Orhanoğlu…

Şimdi de Rasim Özdenören abimizi uğurluyoruz.

Bu yıl bizim hüzün yılımız…

Bu duygularla meydanda tanıdık sima arıyorum, henüz karşılaştığım birileri yok.

Hüseyin Karaca ile sözleşmiştik, o da gelmek üzere.

Bekliyoruz son vedayı…

Saat 17:00

Meydan bir hayli doldu lakin güvenlik ve protokol cenazelerde de insanı rahat bırakmıyor. Her taraf bariyerlerle kapatılmış ve adım başına güvenlik görevlisi dikilmiş. Minarelerde, çatılarda keskin nişancılar… Daracık koridorlardan sıkışarak geçiyorsunuz. Cenazeye gelenlerin çoğu kendi içine doğru homurduyor, la havle çekiyor. Abdülhamid dönemini hatırlıyorum.

Cenaze sivil olmalı değil mi?

Bu protokolle nereye?…

Bu arada İstanbul’dan ve İstanbul dışından gelen birçok dostla da selamlaşıyoruz, hoşbeş ediyoruz cenaze namazına az kala: Şakir Kurtulmuş, Özcan Ünlü, Hulusi Ersoy, Zeki Bulduk, İbrahim Eryiğit, Ali K. Metin, Mesut Uçakan, Abdülaziz Tantik, Lütfi Şahin, Mustafa Harun, Yusuf Kaplan, Saadettin Acar, Hüseyin Karaca, Serdar Kaçır… hatırlayabildiğim isimler.

İkindi namazını eda edip cenaze namazına duruyoruz. Meydan hınca hınç dolu. Diyanet İşleri Başkanı tezkiye konuşmasını yapıyor. Akabinde mikrofonu Cumhurbaşkanımıza tevdi ediyor.

Fatihalar okunup cenaze arabasına bindiriliyor Rasim abimiz. O şimdi Rabbine doğru yola çıktı.

Rahmet sana güzel insan, yolun açık, menzilin mübarek olsun.

kaynak:

Rasim Özdenören’in ardından

Paylaş:

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.