SU YOLCULARI
Paylaş:

SU YOLCULARI

‘Gerek Su Nazırı gerekse su yolcuları ordu seferdeyken çok önemli görevler üstlenirdi. Seferde Hassa sermimarının maiyetinde su yolcuları da bulunurdu. Su yolcuları ordunun suyunu temin ederler, diğer mimarlarla beraber nehirler üzerine köprüler kurar, çeşmeler yapar, kısaca bugünkü istihkâm bölüklerinin görevini üstlenirlerdi.’

Evliya Çelebi

Osmanlı devletinde su işleriyle su yolcuları uğraşırlardı. Özellikle suyun dağıtılması işinde görevli olup vakıflara bağlı olarak çalışırlardı. Su yolcuları aynı zamanda vakıf binalarındaki suyun dağıtımı, su sisteminin işleyişi işlerinden de sorumluydular. Su yolcusu önemli ve de sorumluluk isteyen bir görevdi. Öyle ki; su yolsusu sayısı ikiden fazla olduğunda, bunların denetim görevini su yolcusu ağası yapardı.

Bu görev daha sonraki dönemlerde Su Yolcu Ağalığı’ndan 1564 yılında İstanbul’da Su Yolculuğu Nazırlığı’na dönüşmüştür.

Su hizmeti kutsal olarak görülüyordu ve bu hizmet Müslüman, Hristiyan ayırt edilmeksizin herkese yapılıyordu. Su yolcuları o günün koşullarında mevcut olan sarnıç, kanal ve su künklerini tamirle yükümlüydüler. Ayrıca su yolcuları bu yaptıkları hizmetlerden dolayı da birtakım vergilerden muaf tutuluyorlardı.

Bir de şayet su yolcusu ölürse bu görev otomatikman varsa çocuğuna geçerdi, yoksa başkasına bu görev tevdi edilirdi. Su yolculuğunun kendi içinde ise su yolculuk, bölükbaşılık, ustalık gibi görev ayırımları da vardı.

Barajların yapımı ve onarımı da su yolcuları tarafından yapılırdı. Çünkü bu dönemde barajların çoğu vakıflara bağlıydı.

Evliya Çelebi ve Hammer’den rivayetle su yolcularının isale hatlarında da çalıştıklarını ve bu konuda mahir olduklarını öğreniyoruz, Knut Olof Dalman aktarıyor;

Su yolcuları dağların arasında mecraları kazarlar   ve   teknik   bilgileri sayesinde belli bir mahaldeki suyun kente nasıl isale edileceğini bilirler. Dağın üstünde 420-480 ayak derinliğe inip orada suyu bulurlar.  Zeminin altına 4-5 konaklık boru gömerler ve her 100 adımda bir kuyu ağzı açarlar ve bunların üstüne tente ila yapay hava yolu yaparlar. Buradan rüzgâr girer ve yeraltındaki ustalar çalışabilir.  Suyu bir yerde toplarlar ve bunu lağımlar ve terazilerle istedikleri yere isale ederler. Olağanüstü bir yetenek!  Bu işçilik Arnavutlara özgü insanüstü bir sanattı.

 Su yolcuları döşedikleri su borularına lökünlü kenevir sararlardı.  Lökün o dönemin ‘Japon yapıştırıcısı’ olarak kabul edilebilir.

Gerek Su Nazırı gerekse su yolcuları ordu seferdeyken çok önemli görevler üstlenirdi. Seferde Hassa sermimarının maiyetinde su yolcuları da bulunurdu. Su yolcuları ordunun suyunu temin ederler, diğer mimarlarla beraber nehirler üzerine köprüler kurar, çeşmeler yapar, kısaca bugünkü istihkâm bölüklerinin görevini üstlenirlerdi.’

Su yolcularının tarihçesini Roma ve Bizanslara dayandıranlar olsa da en aktif ve de işlevsel olarak Osmanlılar döneminde bu mesleğin yaşatıldığını görüyoruz. Çünkü bu görev hem kutsal hem de olmazsa olmaz hayati bir görev olarak telakki ediliyordu. Osmanlıda Su Nazırlığı’nın olması bunun açık bir göstergesidir.

Ecdadımız suya ve su yapılarına verdikleri önemin yansıra suyolunda çalışanları, şehri suya kavuşturmak için emek verenleri de unutmamıştır hiçbir zaman.  O güzide su yolcularını her yıl düzenledikleri Mevlid programları ile anmayı bir gelenek haline getirmişlerdir zamanla.

Tarihi belge ve metinlerden öğreniyoruz ki; Kırkçeşme Su Sistemi’nin şehre girmeden önceki son durağı olan Eğrikapı Maksemi’nde suyolunda çalışanlar için Mevlid-i Şerif okutuluyormuş ve bu davranış bir gelenek halini almış zamanla.

Öyle ki bu durum, Miralay İbrahim Edhem Paşa tarafından 1894 yılında Sultan Abdülhamid’e takdim edilen raporda şu şekilde yer alır:

‘Tüm suların toplandığı Eğrikapı Maksemi, güzel ve geniş bahçesi, içinde bulunan muhteşem köşkü ile Avrupalı turistlerin de âdeta ziyaretgâhı durumunda bulunmaktadır. Burada Mevlid-i Şerif okutulmasının bir gelenek haline gelmesi, Padişahların su gibi aziz bir hayat maddesine verdikleri önemin ve bu uğurda sarf edilen gayret ve inayetin derecesini takdir etmeye yeterlidir.  Maksemin içini ve dışını süsleyen padişah tuğraları ile tarihi levhalar da buna şahittir.’

Sultan II. Mahmud’un Su Nazırı Hamid Ağa tarafından 1823 yılında Maksem’e konulan kitabede de bu konu şu şekilde dile getirilmektedir:

‘Gerek merhum olan nazır ağalar gerekse suyolunda çalışanların geçmişlerinin ruhunun her yıl Mevlidü’n-Nebi vesilesiyle hayat bulması için, Su Yolcular Ocağı vakıf malından 150 kuruş ayrılarak, hediye edilmiştir.

Bu âdetin ihtimamlı bir biçimde ve devamlı yapılması için ileri gelenlere emanet edilerek, bu mahalle de kaydedilmiştir.’

Uzun yıllar oldu bu güzel gelenek ve vefa borcu unutulalı. Ancak İSKİ’de 2015 yılından itibaren bu gelenek yeniden ihya edilmeye başlandı. Bu çerçevede İSKİ ‘İstanbul Su Yolları Ve Su Yapılarının Tarihçesi’(1) isimli eseriyle bu tarihi belgeleri günümüz Türkçesine kazandırdı.

Böylece 192 yıl aradan sonra Hamid Ağa’nın vasiyetine sadık kalınarak her yıl Hıdrellez günü (6 Mayıs) İSKİ Terkos Tesislerinde bu güzel gelenek sürdürülüyor. Su yolu çalışanlarının geçmişlerinin ruhu için Kur’an-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif okutuluyor. Su yolcuları yad edilip anılıyor böylece.

Su yolcuları için her ne kadar Osmanlı dönemi baz alınarak bahsedilse ve bugün ortadan kalktığı düşünülse de aslında bugün hala su yolcuları varlığını devam ettiriyor. Özellikle İstanbul gibi metropol şehirlerde su yolcuları bilinciyle çalışan su müdavimleri hala var. Özellikle de İstanbul’un su ve atıksu altyapısını iyi bilen ve yıllardır İSKİ’ de çalışan adına ‘anahtarcı’ denilen çalışan bir kesim vardır ki bu yolu devam ettiriyorlar. Gerçi son zamanlarda bu su çalışanlarında da bir hayli azalma oldu. Kimi emekli oldu, kimi kurumdan ayrıldı. Belki de teknolojinin ilerlemesiyle birlikte artık su da, su yönetimi de akıllı yönetime geçiyor. Otomasyon ve scada sistemleri su yönetiminde önemli hale geliyor. Yine aynı şekilde birçok arıza, tamirat ve boru döşeme işleri de teknolojik yöntemlerle yapılıyor artık.

Her şeye rağmen su yönetimi ve dağıtımını yani halka su hizmetini bir ibadet bilinciyle yerine getiren kişi, kurum ve kuruluşlar var. Önemli olan da halka hizmeti, Hakka hizmet olarak telakki edip su hizmetinde bulunmak değil midir zaten. Bu nedenle her su çalışanı aslında bir su yolcusudur. Ve yaptığı su hizmeti hem maddi, hem de manevi olarak karşılık bulur.

Ne mutlu bu bilinçle çalışan ve hizmet eden su yolcularına!

 

KAYNAK:

1-İstanbul Su Yolları Ve Su Yapılarının Tarihçesi, Hazırlayan: Salih Şahin, İSKİ, 2015

Paylaş:

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.