Modern Zamanlar…
Paylaş:

 

İnsan mükemmel bir makine midir, yoksa akıl üflenmiş hayvan mı? Charlie Chaplin’nin ‘Modern Hayatlar’ filminin ilk yirmi dakikasını izlerken zihnimde ilk beliren bu ve benzeri istifhamlar oldu. Mutlu bir azınlık için çoğunluğa köle muamelesi mi yapmak gerekir? Bazı insanlar makinenin bir parçası olarak doğarlar da farkında mı değiliz? Oysa bizim öğretimiz; insanların doğarken eşit olduğunu söyler. Yoksa Modern Zamanlar’da yeni bir inanış mı peyda oldu! Charlie Chaplin, insanın zihnini kışkırtan bol sorulu bir izleti imkânı sunuyor düşünen beyinlere.

Yaşadığımız çağ postmodern biz zaman. Yani ‘Modern Hayatların’ daha ilerisinde bir zamanda yaşıyoruz. Charlie Chaplin’nin Modern Zamanları sadece zihnimizde soru işretleri oluşturan eski bir modernite değil, aynı zamanda bir gelecek haritası da çiziyor. Bugün o haritanın izlerinin en alasını yaşıyoruz aslında.

Her şeye rağmen insan makineye uyarlanacak bir parça değildir hiç şüphesiz. Olamaz da… Yapılacak bütün montajlar en fazla protez bir bacak görüntüsü verebilecektir. Ama modern akıl bunu kavrayamadı henüz.

Modern akıl bilmeli ki; insan salt sağılacak bir inek de değildir. Özellikle filmin yemek sahnesi, yürekleri bir kez daha dağlıyor. İşte kapitalist zihniyetin geldiği son düzlük!… O zihinlerde insan, bir makine kadar bile değerli değildir. Oysa bizim inanışımız insanın eşref-i mahlûkat olduğunu söyler.

Aklın sınırlı bir zihin dünyası vardır ve belli bir çizgiden sonra tıkanıp kalır. Oysa aklı da kuşatan evrensel bir irade vardır. Pozitivist zihniyet hala bunu anlayamadı ve içine girdiği bataklıkta debelenip duruyor. ‘Modern Zamanlar’ bize bu gerçeği sessiz ama yalın kelimelerle ifade ediyor aslında.

Hala bazı zihniyetler insanı makineleştirerek insanlık yürüyüşünde bir basamak daha yükseleceğini zannediyor. Bilmiyorlar ki insanın içinde ‘benden içeru bir ben var’. Onlar insanın sadece beşer tarafını görüyorlar. Oysa insanı ete kemiğe büründüren ilahi nefhadır yani ruh.

Nitekim yemek yeme sahnesinde makinenin de bir insan ürünü olduğunu ve belli bir noktadan sonra insana ne rezaletler yaşatacağını gözler önüne seriyor o manzara. Ama fehmeden kim?

-Daha iyisi, daha iyisi, daha iyisi!…

Oysa anlamıyor ki; en iyisi insanın içinde ve insana verilecek kıymette gizli. Şayet onu değersiz, sadece iş gören bir makine, bir robot… gibi görürsen sadece sentetik bir iyiye ulaşırsın. Hiçbir zaman gerçek, doğal bir iyi elde edemezsin. Çünkü insan; ne makinenin bir cıvatası, ne de bir çarkıdır. O yeryüzünün en şereflisidir. Onunla ilgili yapılacak bütün suretler yapay, çizilecek bütün resimler ruhsuz olarak duvarda asılı duracaktır. Aslında insan bu kadar da acizdir!

Şayet insan acizliğinin ayırtına varabilse Charlie Chaplin’in Modern Zamanlarında olduğu gibi acınacak ve komikleşecek sahnelere malzeme olmaz hiç şüphesiz.

Carlie Chaplin’in Modern Zamanlar sessiz filmi aslında yüksek sesle insanı kendisine, kendi olmaya davet eden önemli sahnelerle dolu. Güldürürken düşündüren, düşündürürken insanı derin bir yolculuğa çıkaran bu önemli kesitler insana çok şey ifade ediyor. Özellikle de yaşadığımız bu modern çağda içine girdiğimiz bataklıktan kurtuluşun hal çareleri konusunda da yol gösteriyor.

Sessiz ama yüreklerde fırtınalar kopartan bir film!…

 

Paylaş:

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.